GELECEĞİN TÜRK YEMEKLERİNDE TATLILARIMIZIN BAŞA GEÇECEĞİNE DAİR KISA BİR ÖN GÖRÜNÜM
Ord.Prof.Dr.A.Süheyl ÜNVER.
Türk yemekleri özünden tarihsel durumunda ismi üstünde
tatlılarımızın ana vatanımızda dokuz asırdır süre gelen akışı hemen her
asırda milli ve mahalli tesirler ile önemini asla, bir zerre dahi
hafifletmemiştir.
Zamanı gelmiş, tatlılarımız özellikle geçici bile olsa yemeklerin
başında, durumunu daima korumuştur.
Tatlılarımızın yeri o kadar önemlidir ki literatürümüzün başında gelir.
Ayrıca sırf tatlılardan ibaret bir sempozyum bile gıdalı yemeklerimizin
üstünlüğünde layık olduğu yerini almıştır.
Asırlar boyu (Hayruttaam ma hazar) prensibine uygun olarak çok pratik
ve kolaylıkla hazırlanabilmesinden başta gelmiştir.
Şimdi cümlemize düşen vazife yemeklerimizin başında sayılmasından iki
yıl önce toplanan yemek ve tarihi literatürümüzden bir bir toplamak
olacaktır.
Tatlılarımızın bugünkü deyimlerimizle başta gelmesine en belli sebep de
gıda noksanlığında besleyici olması düşüncesi yer almıştır, o kadarki
yemeklerimizin arasında olmaktan çok sonunda, sofralarımızdan
ağzımızın tadı ile kalkmamız geleneğinde sarsılmaz yerini hala
korumaktadır.
Tatlılarımızın. gıdaca ihmal edilmemesi de vücud enerjimizin kolaylıkla
bitmeyen bir hazinesi sayıla gelmesindendir.
Bunun için ayrıca sofra kurmağa hacet kalmadan kolaylıkla her zaman her
yerde temin edilebilmesi ciheti de baş düşüncemiz olmuştur.
Özellikle gittikçe öğle yemeklerinde bizi maddı olarak uzakta
bulundurulacak bugünün ve geleceğin en baş ihtiyacı olacaktır.
Güngeçtikçe yerini daha çok korıyacak ve bizi dana başka gıda
ihtiyacından birkaç saat olsun uzak bulunduracaktır.
Gıda tarihimizde tatlılarımıza verilecek pratik ve üstün gıdalı bir yer
vermek zamanı da gelmiştir.
Yani tatlılarımız bizi, öğleyin çok vaktimizi alan. bu tarihi
itiyadımız dan yalnız pratik tatlıları benimsememiz ile yemek yemenin
vucudumuza yükleyeceği ağır durumunu, günlük çalışmalarımızın en had
safhasında bizi diğer yemeklerin hazım için yükleyeceği ağırlıklardan
da sağlığımızın devamı bakımında da koruyacaktır.
TÜRLERDE
TATLI ANLAYIŞI
Prof.Dr.Bahaeddin ÖGEL
Bütün dünya kavimlerinde, tatlı yemek ve tatlıya gerek duymak, çok
yaygın bir duygudur.
Türkler, çok geniş bölgelere yayılmışlar ve Anadolu'ya gelmeden önce de
çeşitli çevrelerde yaşamışlardı.
İnsanlar tatlı olarak ne gibi bir şey bulmuşlarsa, önce yemişlerdir.
Fakat onu. hazırlama ve pişirme, ayrı bir milli. geleneğe dayanıyordu.
Anlaşıldığına göre Türkler unlu yemeklere tatlı şeyler pek fazla
karıştırmıyorlardı. Bunun için Tuğrul Bey e İran Helvası biraz yabancı
gelmişti. Bu örnekten de anlaşılıyor ki milletıerin zevkleri arasında
bir ayrılık vardır.
TÜRKİYE DE
ŞEKERCİLİĞİN GELİŞMESİNDE
HACIBEKİR MÜESSESİNİN ROLÜ
Nail TAN
Kastamonu'nun Araç ilçesinden İstanbula gelerek 1777
yılında Bahçekapı da şekerci dÜkkanı. açan Hacı Bekir, Türk
şerciliğinin gelişmesiye Türk lokumunun dünyaca tanınması konularında
önemli hizmette bulunmuştur. Sarayın ‚Şekercibaşılık ünvanını
alan
Hacı Bekir,lokum ve akide şekeri yapımını geliştirmiştir. Tarçınlı,
güllü, portakallı, sakızlı, limonlu akideler onun buluşudur.
Hacı Bekir, çıraklarını memleketi Araç'tan getirmiş, onları
yetiştirmiş, usta şekerci olarak dükkan açmalarını sağlamıştır.
Böylece Araçlılar şekerciliği memleket mesleği haline
getirmişler,
kaliteyi daima korumuşlardır. Hacı Bekir arkasında Araçlılara dayanan·
bir şekercilik ekolü bırakmıştır. Hacı Bekir' in oğlu Mehmet Muhiddin
ve torunu Ali Muhiddin Hacı Bekir ,şekerciliğini daha çok.
geliştirmişlelerdir.
Bildirimizde şu konular yer almıştır:
ı.Hacı Bekir Müessesininin kurulması, gelişmesi 2.Hacı Bekir
Müessesisinin bugünkü durumu lokum
3.Türk lokumunun yapılışı
4.Hacı Bekir Müessesesinin şekerciliğimizdeki yeri ye önemi
GELENEKSEL TÜRK TATLILARI VE BESLENME DEĞERLERİ
Prof. Dr. Ayşe Baysal
Tatlılar, Türk mutfağında önemli yer tutar, tatlılarımızı temel bileşimleri yönünden; sütlü tatlılar, un ve irmikle yapılanlar (Helvalar) yufka ile yapılanlar, meyve ve sebzeli tatlılar, tahıl-kurubaklagil karışımı tatlılar olmak Üzere beş grupta toplayabiliriz. Sütlü' tatlılar genelde süt, pirinç,pirinç unu ve şekerden yapılır. Bazı yörelerimizde pirinç unu yerine buğday unu, şeker yerine pekmez ve ek olarak· yumurta ve tereyağı da kullanılır. Baklava ve kadayıf genelde yufka, tereyağı, şeker ve cevizle yapılır. Ceviz yerine fıstık, fındık, kaymak, taze peynir kullanılarak .çeşitlendirilir. Helvalar, genelde un-irmik, tereyağı ve şekerden yapılmakta, yerine göre süt,çam fıstığı eklenmektedir. Bazı yörelerimizde şeker yerine pekmez, fıstık 'yerine ceviz kullandığı gibi, yağ konmadan sade' pekmez, un veya pekmez, un, ceviz veya nişasta, pekmez karışımıyla helvalar yapılır. Esas malzemesi tahin ve şeker olan tahin helvası genelde ticari olarak yapılmaktadır. 'Un, yağ, yumurta ile hazırlanıp yağda kızartılan tatlılar Hanım göbeği, tulumba tatlısı,dilber dudağı gibi adlarla anılmaktadır. Kuru meyvelerin şeker veya pekmezle pişirilmesiyle hoşaflar, incir, ayva, kaysı gibi meyvelerle,Helvacıkabağı, kışkabağı, şeker pancarı, patates gibi sebzeler den yöresel tatlılar yapılmaktadır. Buğday, kurubaklagil, kuru meyve ve şekerle yapılan aşüre yörelere göre değişik adlarla anılmaktadır. Un,yağ, şeker, ceviz kullanılarak 'yapılan tatlıların enerji değerleri çok yüksektir. Bu tatlıların birer porsiyonları 400-700 kalori arasında enerji verir. Un, yağ ve şeker yanında yumurta kullanılarak yapılan hanımgöbeği, revani gibi tatlıların protein değerleri diğerlerinden daha yüksektir. Yağsız olarak un ve pekmezle yapılan ve ceviz eklenen helvalar enerji yönünden daha az yoğun olmakla birlikte madenler, özellikle demir yönünden zengindirler. Sütlü tatlılar ise, enerji, protein, kalsiyum ve B vitaminleri yönünden dengelidirler ve sindirimleri daha kolaydır. Kuru meyvelerin pekmezle pişirilmesiyle yapılan tatlılar kalsiyum ve demir yönünden zengindirler.
OSMANLI SARAYINDA
KİLERCİBAŞILIK VE KİLERCİBAŞI
DEFTERİNDEN SARAY TATLILARI
Zarif ORGUN
Osmanlı İmparatorluğunda her konuda olduğu gibi'
mutfak ve beslenme ihtiyacının karşılanmasında da teşkilatlanmaya önem
verilmiştir.
Padişahların, validesultanın ve sultanların,
kadın efendilerin ve gözdelerinin günlük beslenme
ihtiyaçlarının
karşılandığı, Fatih Sultan Mehmet tarafından
yaptırılan Kiler'
Koğuşu, ve sonraları dolma bahçe sarayında yaptırılan Mutfak ele
alınmıştır.
O dönemlere ait maliye irade defteri sıra 14310 'daki kayıtlı belgeler
ile Dolmabahçe Sarayı arşivinde 2080 numarada kayıtlı (Ser Kilari-i
Hazreti Sehriyari Mehmet Bahaattin) mühürlü defterde (Zat-ı
Şahane)
mutfağına ait belgeler incelenmiştir'.
Pişirilecek yemekler için alınan malzeme ve pişen
yemeklerin günü gününe kayıtları tutulmuştur.
Fransa İmparatoriçesi ve Avusturya
İmparatoru ve Prusya
Veliahtı hazeratının Dersaadete gelmeleri
münasebetiyle luzumuna
mebni mubayaa olunan eşya
mesarifi listesi, 1286 Tarihli Maliye
irade defteri, Me 'külat ve meşrubat mesarifi listesi, 14
Haziran
1330'da İngiliz Amiraline verilen ziyafette
pişirilen yemeklerin
ve tatlıların listesi, 2080 ve 2205 nolu defterlerdeki yemek
listelerinde tespit edilen tatlı isimleri
listesi ile 3 Teşrinisanı
Sene 1331 yılına ait aşure malzemeleri ve ölçüleri ile
aşçı ve
hademe yövmiyelerini gösterir liste de verilecektir. Bu
belgeler
gözden geçirildiğinde Osmanlı Sarayındaki yemek listelerinin
çeşitliliği ve Saray tatlılarının zenginliği kendini
göstermektedir.
·
PİSİKO SOSYAL YÖNDEN AĞIZ
TADI VE TATLILARIN
SAĞLIK YÖNÜNDEN DURUMLARI
Prof.Dr.Orhan KÖKSAL
Kişi üç amaca yönelik olarak gıda miktar ve çeşidini, yemeklerini ve
övünlerini düzene koyarak beslenmeye çalışır. Bunlar:
1- Karın doyurmak, açlığı gidermek ve yeterli beslenmek (satiety)
2-Manevi doyum sağlamak, zevk duymak (satisfaction)
3- Kişisel ve toplumsal saygınlık kazanmak (prestige)
Açlığı gidermek, yeterli ve dengeli olarak beslenmek fizyolojik bir
olaydır. Bu amaca yönelik beslenme sağlığı korur, büyüme ve gelişmeyi
sağlar ve birçok hastalıkları önler. Ancak mutlu olabilmek için kişinin
sadece yeterli ve dengeli olarak beslenmesi kifayet etmez.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik onun psiko-sosyal bir
varlık oluşudur. Psikolojik doyum sağlamada duyu organlarının faaliyeti
ve hoşnut olarak tatmin olması gerekmektedir. Beslenmenin sağlanmasında
vazgeçilmez ögeler olan yiyeceklerin çeşitleri, miktarları, nitelikleri
ve bunlar ile yemek ve sofra hazırlamada uygulanan işlemler, duyu
organlarının hemen hepsini ilgilendirmekte veonları
çalıştırmaktadırlar. Tad alma, koku duyma, görünümü seyredebilme,
kıvamını belirleme yiyecek ve yemeklerimizle ilgili duyusal
faaliyetlerdir.
Tad duyusu içinde acı, ekşi, tuzlu ve tatlı (şekerli) gibi dört temel
tad algılaması kişiye veyaşadığı sosyal yapıya bağımlı olarak
değer
kazanmakta ve uygulama alanı bulabilmektedir.
Bu 4 temel tad duyusu içinde tatlı (şekerli) duyunun algılanmasını
sağlıyanlar, insanlığın başlangıcı kadar eski olan uygulamalara sahip
bulunmaktadırlar.
Tatlı etki yapan bal, çeşitli meyve ve sebzeler içindeki tatlı
maddeler, insanlarda tatlı yemeye alışkanlık kazandırımış ve bunu bir
istek olarak uygulama alanına sokmuşlardır.Tatlılara karşı giderek
artan istek daha başka tatlı maddeler elde edilmesine yol açılmış,
böylece şeker kamışı ve pancardan saf halde şekerler elde edilmeye
başlanmıştır. Daha sonra şekerli sözcüğü tatlı anlamında kullanılmaya
başlanmıştır.
Geleneksel şeker elde etme yanında şekertadı veren daha birçok maddenin
sonraları elde edildiği görülmektedir. Şeker yerine kullanılmak üzere
günümüzde bir çok yapay tatlandırıcı maddenin sentezlenmesi yada bazı
bitki ve hayvansal kaynaklı maddelerden izole edilmesi çalışmalarına
hızla devam edilmektedir.
Şekerlerin tüketimi çok çeşitli yiyecek veyemek hazırlama uygulamasına
yol açmış bulunmaktadır. Bu çeşitli uygulamalar mutfaklarda
Tatlılar
başlığı altında özeL yemekler hazırlanmasına neden
olmuştur. Türk
mutfağı kendine özgü tatlıları olan bir özellik taşımaktadır. Görünümü,
kokusu, tadı ve kıvam ile ayrı bir niteliği olan Türk tatlıları
kişilere manevi doyum sağlamada ve onlara zevk vermede
yüksek değere
sahip bulunmaktadır.
bir niteliği olan Türk tatlıları kişilere manevi doyum
sağlamada ve onlara zevk vermede yüksek değere sahip bulunmaktadırlar~
Tatlılar kişiye manevi doygunluk sağlama yanında ona sosyal yaşamında
da itibar sağlıyan yiyeceklerdir. Kişinin sosyal yaşamın da diğer
kişilere, yakınlarına, arkadaşlarına ikram edeceği şeyler içinde
yiyeceklerin ve yemek ziyafetlerinin-ayrı bir değeri olduğu kabul
edilen bir gerçektir. Saygının en önde gelen sim-gelerinden birisi
mükellef bir ziyafetle konukları ağırlamaktır. Bu mükellef ziyafet
içinde çok değer verilen ve beğenilen bir tatlı bulunması saygınlığa
daha yüksek bir anlam kazandırmaktadır.
Özetle; tatlılar,ağıza tad şeker duyusu veren yiyecekler, kişileri
tatmin etme yanında onlara yenmeleri ve ikram etmeleri halinde
saygınlık kazandırmaktadır. Böylece tatlıların psiko-sosyal açıdan
beslenme uygulamalarındaki yeri özel önem taşımaktadır.
GELENEKSEL BİR TURK TATLISI:
PELTE
Heyrettin İVGİN
Pelte çok yaygın geleneksel bir Türk tatlısıdır. Halk
ağzında "palize", "Pelizall, "palude", "pelvize" , paluza gibi adlarla
anılan peltenin esas maddesi nişastadır. Yapılışı çok kolay ve
basittir. Su kaynatılır içine ılık suda ezilmiş nişasta ilave edilir.
Kaynayınca şekeri konur. Bir kaç taşım daha kaynayınca kaselere
dökülerek üzerine gÜl suyu, limon, portakal suyu vb. serpilir.
Pelte suyu çıkabilen her meyva ve yiyecekle yapılır. Ve o yiyeeeğin
adını alır. Ahududu, ayva,kokulu çilek,kara dut, kaysı, kızılcık,
limon, portakal, vişne, mandalina, koruk,mürdüm eriği, armut, şeftali"
gibi yiyeceklerin suyu ile yapılırsa bunların adını alır.
Pelte, besin değeri yüksek olan yenilirken hafif bir tatlıdır.
TopkapıSarayı
Helvahane Ocağı (Tatlıcılar Teşkilatı)
Sabahattin TÜRKOĞLU
Bilindiği üzere Osmanlı Saray geleneklerinin pek çoğu
Topkapı Sarayında oluşmuş ve adeta kanun haline gelmiştir. Diğer
konularda olduğu gibi mutfak teşkilatı ve bunun içinde düşünülmesi
gereken tatlıcalara ait her türlü teşkilatlanma veişleyiş biçimi de
belirli kaidelere bağlanmış bulunmaktadır.
Bildiride
TopkapıSarayı tatlıcıler teşkilatının şeması, görevlilerin meslek
adları., kuruluş tarihleri, kademeleri ve bağlı oldukları yasalar ile
tesbit edilebilen töreleri sunulacaktır.
Sarayda tatlı. çeşitleri yapılırken, tatlının hazırlanmasından padişah
veharemine hatta saray personeline sunuluşuna kadar geçen evrede pek
çok hizmet, mutfak, fırın görevlileri, kilerciler ve çeşniciler
ile
birlikte yürütÜldüğünden bu teşkilatlardan da bir nebze söz etmek
gerekmektedir.
GELENEKSEL TÜRK KÜLTÜRÜNDE TATLI
Zümrüt NAHYA
Geleneksel kültürÜmüzün bir parçası olan
Mutfağımız daha önce Türk Mutfağı Sempozyomunda ele alındığı gibi
oldukça zengin bir görünüm arz eder. Tatlılarımız ise bu zenginliğin
ya1nızca bir kısmıdır ve o bile kültürÜmüzde önemli bir yere sahiptir.
Yalnızca sofralarımızın sonunu tatlıyla bitirmek hususunda görev
almamış geçiş dönemlerinin seremonilerinde, özel günlerde, halk
edebiyatında hasılı bütün yaşamımızda yer almıştır.
Söz keser şerbet içilir, nişan Yapar şeker yenilir,düğün olur baklava
vb. ikram edilir. Ölünün ruhuna helva, lokma yapar dağıtılır.Misafirler
tatlı yemeden bırakılmaz. Tatlı yenilir tatlı konuşulur. Bilmeceler
sorulur, ninniler söylenir. Aşıklar deyişlerinde, destanlarında
tatlıyı konu edinmişlerdir. Hasılı tatlıların çevresinde bir kültür
oluşturulmuştur.
Yapılan literatür çalışması sonucu elde edilen veriler ve verilerle
ilgili yorumlar bu bildiride konu edinilmiştir.
Baklavayı, kadayıfı vb. tatlı1arımızı kendilerininmiş gibi gösteren
kimi komşu ülkelerimize üste bu zengin kÜltür dür diyecektir. Sanırız
bu güçlülük de yeterli olacaktır.
TOPKAPI SARAYI HELVAHANE VE REÇELHANESİ
GÜLCAN KONGAZ
Bildirimizde, Topkapı Sarayı Mutfağının bulunduğu yer
mutfağın iç bölümleri ve bunların yanısıra artan ihtiyaca cevap
veremediği için sonradan ilave edilen birimler ve bunların bugünkü
durumları konu edinilecektir.
Sarayda malzemesi ile orijinal mutfak özelliğini
koruyan;
reçel, şurup, macun gibi tatlıların yapıldığı Helvahane ele alınmakta,
içinde ocakların, ahşap dolap ve mermer Setlerin bulunduğu yerler
ve
diğer bölmelerle irtibatı sağlayan kapı gibi iç mimari ögeleri üzerinde
durulacaktır.
Saray mutfağında kullanııan kapların üzerindeki tarih
ve kitabelere
bakıldığında bu kapların bir kısmı padişahların, padişah kadınlarının,
kalfaların ve,çeşitli ağalarla bu ağaların koğuşlarına vakf edildikleri
görülür. Helva hanede pişirilen helvaların koğuşlara ve saray dışına
dağıtımında kullanılan kaplar ile, Helvahaneye ait kaptürleri
anlatılmaya çalışılacaktır.
Bu kaplardan en erken tarihli olan sini'nin boyutları ve üzerindeki
yazılar aktarılacak ayrıca XVIII y.y.da yapılan helva tarifi ve
ölçüleri verilecektir.